23 Nisan 2010 Cuma

Dinle kendini...


İşte ancak şimdi bahsedilebilir
Dün olmayıp bugün var olan bir hiçten
Beklemek ömrün yarısı, tamamlamak diğer
Elma tüm durmakta, …masada
Tencere kapağına kavuştu, yeni tatlar doğmakta

Göz açılmadan görmez, dil kurumadan susamaz
Dün olmadan yarına devretmez bugün kendini
Başkasız kimlikler de kendiliğine ulaşamaz
Envai tohum ek toprağa, sen ol…ben ol…o ol…bizi sula
Göreceksin biz nasıl olur da sen olup açmakta

Bir varmış yok…bir yokmuş var…
Yarından kâğıtlara yürekten kalemlerle
Bin bir masal devşirilir geçtikçe günler aylar
Öyleyse çevrilsin sayfalar
…Yaz bizi, oku bizi, dinle kendini…

12 Nisan 2010 Pazartesi

Otuz altı...


Bir ananın acılı çığlıkları
Yardı göğü…
Kuşlar kanatlandı, ağaçlar dallarını silkeledi
Bulutlar siluetler resmederek aktı gitti
Bir ananın derin solukları
Bir mucize gerçekleştirdi…
Daha solunmamış hava gibi
Doğurdu henüz kirlenmemiş bir masumiyeti…

Bu sabah yeni bir gün daha açıyor
Otuz altı dönüm bahçem olmuş
Envai çeşit çiçeklerle dikenli, dikensiz…
Patikalarda kendimi aramaya çıktığımda
Kendimle karşılaştım, daha her yolun başında

Bir ana doğurdu bir masumiyeti
Mevsimler mevsimleri ısıtırken
Bir diğeriydi oysa diğerini soğutan
Masumiyet de koruyamadı saflığını
Mucize de buydu ya
Çünkü saf değildi masumiyeti de doğuran

Topladım otuz altı, elde var bilmem kaç
Nice ayakkabılar eskittim, nice yeni kabanlar
Nice sevinçler ektim yüreğime
Nice yürek kabarttım hasat zamanlarında
Yine de hiç yalnız kalmadım
Etrafımı çeviren kalabalık duygularımla

Şimdi altmışlarında bir ana, doğuran zamanında
Paslı bir masumiyetse şimdi otuz altısında
Yaşanmamış o kadar anı, yazılmamış o kadar satırla
Nasıl da aktı gümbür gümbür çağlayarak zaman
Dante'yi ne kadar geride bırakmış olsam da
Akıntıya karşı yüzerek pasları silecek
Okunmamışları yazabilecek daha çok sular var

serkans

13 Ağustos 2009 Perşembe

Kırılma noktaları...


Kullanmadığım günler oldu
Bozuk para gibi harcadığım birer birer
Keşke
Bir çatı katında
Tozlu resimler misali biriktirilebilselerdi
Gerektiğinde kullanılmak üzere
Ama yoklar işte
Tıpkı yüreğimdeki, ilmiği boynunda
Anlatılamamış duyguların boşluğa bırakacağı
Yazılmamış mısralar gibi
Sere serpe saçılmışlar
Adresini bile bilmediğim kırılma noktalarında…

serkans

11 Ağustos 2009 Salı

Çıktığım hiçbir yolculuğundan dönmedim gözlerinin...


Çıktığım hiçbir yolculuğundan dönmedim gözlerinin
Her birinde kaldı bir hikaye, geriye yaşanmamış
Dağ evlerinde kır kahvaltıları
Patikalarda insana ait ilk ayak izleri
Yıldızları birleştirip çizilen resimler
Aydaki parmak izlerimiz
Gözlerini her kapatıp açtığında güneş misali
Şafakta umutlanır, gurup’ta hüzünlenirim
Ve bir gümüşservi oluverirsin
Damlayamayan gözyaşlarımda

Çıkmadığım her bir yolculukta daha gözlerinin
Keşfetmediğim nice hikayeler yazılı kim bilir
Sensizken tek bir romanın kahramanıyken
Şimdi kim olduğunu bilmediğim birçok kişiyim
Şizofren bir aşkın veya bir aşkın şizofreniyim
Her neyse
Hazırım yaşamaya her bir hikayeni
Repliklerini konuşurken yazacağım
Rollerimi oynarken prova edeceğim
Sadece açık tut perdelerini kalbinin
Ben hep sahnede olacağım…

serkans

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Bırak da canlandırayım seni yine hayallerimde

Bırak da canlandırayım seni yine hayallerimde
Gözyaşlarım son deminde
İncecikten sızı önlüğü taktım yüreğime
Merak etme ıslanmaz üstüm,
Ama söz veremem kirletmem diye
İncecikten sızı önlüğün altında
Sen canlandıkça yara açarım yaprak yaprak
Yaralandıkça kanarım toprak toprak
Susuzluğum son deminde
Çoktandır kanamamışım bu kadar
Bırak da öleyim
Vuslat vuslat

serkans

6 Ağustos 2009 Perşembe

Çok yaşa!


Karanlığın üstüne yalnızlığımı çizdiğim
Tozlu tebeşirlerin hapşırıklarından sonra
Çok yaşa!
Der gibi girdin hayatıma
Hoş geldin,
Tam zamanında yetiştin

Haberin yoktu
Beyaz çizgili asfaltları,
Beyaz çamurdan, beyaz çakıldan, bembeyaz ufuk’tan yolları aşıp
Defalarca yamalanmış adımlarla geldim
…ben de sana

Haberin yoktu…
Defalarca seviştim karanlığa çizdiğim vücudunla
Ellerimde tebeşir tozu
Sende ise dokunduğum yerler belli oluyordu
Okşadıkça rüzgar saçların
Okşadıkça uzun uzun palmiyeler boynun
Ve devam ettikçe karanlığa yaktığım mum

Haberin yoktu...
Dinlerken bütün sonatlarını sensizliğin
Beste beste kazıdım notaları yüreğime
Açtım sesini sonuna kadar
Sağır edercesine kulaklarımı doldurdum
Tozdan seslerle

Haberin yoktu…
Yine bu tozdan seslerle seslendim sana
Duymadın!
Sadece ürperdin kimi zaman, silkelenip tozlarını savurarak...
Sustum
Silinip karanlığa karışmandan korktum

Haberim yoktu...
Ölüyorum,
(Sensizliğin resimlerine,
tebeşir tozlarına, sana karışa karışa)
Sanıyordum
Ama sana karıştıkça
Tozlu tebeşirlerin hapşırıklarından sonra
Çok yaşa!
Der gibi girdin hayatıma
Hoş geldin,
Tam zamanında yetiştin

serkans

4 Ağustos 2009 Salı

Sessizlik...

suskun yüzlerdi...
bakışlarla delen bütün sessizliği,
bakışlar;
bir perde arkasından izliyordu
önce kim konuşacak
kim kendi yüzünü parçalayacaktı
bir dudak hareketiyle

oysa ortadaki tek sessizlik
her bedenin kendi içinde çağlattığı
köpük köpük arzulardı
dindirene aşk olsun
dindiremeyene de zaten aşktı

serkans