13 Ağustos 2009 Perşembe

Kırılma noktaları...


Kullanmadığım günler oldu
Bozuk para gibi harcadığım birer birer
Keşke
Bir çatı katında
Tozlu resimler misali biriktirilebilselerdi
Gerektiğinde kullanılmak üzere
Ama yoklar işte
Tıpkı yüreğimdeki, ilmiği boynunda
Anlatılamamış duyguların boşluğa bırakacağı
Yazılmamış mısralar gibi
Sere serpe saçılmışlar
Adresini bile bilmediğim kırılma noktalarında…

serkans

11 Ağustos 2009 Salı

Çıktığım hiçbir yolculuğundan dönmedim gözlerinin...


Çıktığım hiçbir yolculuğundan dönmedim gözlerinin
Her birinde kaldı bir hikaye, geriye yaşanmamış
Dağ evlerinde kır kahvaltıları
Patikalarda insana ait ilk ayak izleri
Yıldızları birleştirip çizilen resimler
Aydaki parmak izlerimiz
Gözlerini her kapatıp açtığında güneş misali
Şafakta umutlanır, gurup’ta hüzünlenirim
Ve bir gümüşservi oluverirsin
Damlayamayan gözyaşlarımda

Çıkmadığım her bir yolculukta daha gözlerinin
Keşfetmediğim nice hikayeler yazılı kim bilir
Sensizken tek bir romanın kahramanıyken
Şimdi kim olduğunu bilmediğim birçok kişiyim
Şizofren bir aşkın veya bir aşkın şizofreniyim
Her neyse
Hazırım yaşamaya her bir hikayeni
Repliklerini konuşurken yazacağım
Rollerimi oynarken prova edeceğim
Sadece açık tut perdelerini kalbinin
Ben hep sahnede olacağım…

serkans

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Bırak da canlandırayım seni yine hayallerimde

Bırak da canlandırayım seni yine hayallerimde
Gözyaşlarım son deminde
İncecikten sızı önlüğü taktım yüreğime
Merak etme ıslanmaz üstüm,
Ama söz veremem kirletmem diye
İncecikten sızı önlüğün altında
Sen canlandıkça yara açarım yaprak yaprak
Yaralandıkça kanarım toprak toprak
Susuzluğum son deminde
Çoktandır kanamamışım bu kadar
Bırak da öleyim
Vuslat vuslat

serkans

6 Ağustos 2009 Perşembe

Çok yaşa!


Karanlığın üstüne yalnızlığımı çizdiğim
Tozlu tebeşirlerin hapşırıklarından sonra
Çok yaşa!
Der gibi girdin hayatıma
Hoş geldin,
Tam zamanında yetiştin

Haberin yoktu
Beyaz çizgili asfaltları,
Beyaz çamurdan, beyaz çakıldan, bembeyaz ufuk’tan yolları aşıp
Defalarca yamalanmış adımlarla geldim
…ben de sana

Haberin yoktu…
Defalarca seviştim karanlığa çizdiğim vücudunla
Ellerimde tebeşir tozu
Sende ise dokunduğum yerler belli oluyordu
Okşadıkça rüzgar saçların
Okşadıkça uzun uzun palmiyeler boynun
Ve devam ettikçe karanlığa yaktığım mum

Haberin yoktu...
Dinlerken bütün sonatlarını sensizliğin
Beste beste kazıdım notaları yüreğime
Açtım sesini sonuna kadar
Sağır edercesine kulaklarımı doldurdum
Tozdan seslerle

Haberin yoktu…
Yine bu tozdan seslerle seslendim sana
Duymadın!
Sadece ürperdin kimi zaman, silkelenip tozlarını savurarak...
Sustum
Silinip karanlığa karışmandan korktum

Haberim yoktu...
Ölüyorum,
(Sensizliğin resimlerine,
tebeşir tozlarına, sana karışa karışa)
Sanıyordum
Ama sana karıştıkça
Tozlu tebeşirlerin hapşırıklarından sonra
Çok yaşa!
Der gibi girdin hayatıma
Hoş geldin,
Tam zamanında yetiştin

serkans

4 Ağustos 2009 Salı

Sessizlik...

suskun yüzlerdi...
bakışlarla delen bütün sessizliği,
bakışlar;
bir perde arkasından izliyordu
önce kim konuşacak
kim kendi yüzünü parçalayacaktı
bir dudak hareketiyle

oysa ortadaki tek sessizlik
her bedenin kendi içinde çağlattığı
köpük köpük arzulardı
dindirene aşk olsun
dindiremeyene de zaten aşktı

serkans

30 Temmuz 2009 Perşembe

Üç nokta...

gökten üç nokta düşmüş;
arzulanmışlıklar,
yaşanmamışlıklar,
pişmanlıklar adına...

edebiyat (duygusallık)

noktalar
tek başlarına
sonu bildirseler de
yanyana gelince
sonu gelmeyen
cümlelerin tarifidir
iki nokta yanyana gelmez mesela
ya nokta olacak
ya da üçüncü nokta
yerini bulacak

matematik (mantık)

yaşanmamış arzulanmışlıklar
çarpınca birbirine
birbirinin karesi olur
ve bu kareler çarpılınca
yine tek bir pişmanlıkla
elde sadece
karesi de
karekökü de aynı
pişmanlık kalır

aşk (hayatın ta kendisi)

sen ya da ben,
ya da her kimse
kendi olmayı arzularken
daha en başlarda
biz olduktan sonra
koyar kendini karşı kişinin tarafına
ne sen sensindir
ne ben benimdir ne de her kimse
kendi değildir artık
ve yerini kaybetmiş
yitik ruhlar
bulmadıkça kendini
ilk vücutlarında
işte o zaman
gökten
üç
nokta düşer
biri sana
biri bana
biri de
her kimeyse işte...

serkans

28 Temmuz 2009 Salı

Kadın dediğin...

Kadın dediğin
Göğüs
Dudak
Bacak
Kalça
Üç beş dakikalık haz
İnsanlıksız erkekliklerde

Kadın dediğin
Çamaşır
Bulaşık
Hemşire
Bakıcı
Mekaniksiz makine
İnsanlıksız ihtiyaçlarda

Kadın dediğin
Ana
Baba
Karı
Kuma
Namus kavgası
İnsanlıksız kimliklerde

Kadın dediğin
Yuva
Kadın dediğin
Yolculuk
Kadın dediğin
Liman
Kadın dediğin İnsan
Ve bir elmanın yarısı
Maddeliksiz sevmelerde

serkans

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Misali gibisin...

Düşündükçe
Çocuk gibi seviyorum seni,
Kuramadığın cümlelerden çıkardığım anlamlarla…
Emekleyişin gibidir ürkek dokunamamazlıkların
Sonbaharda dalda tek yaprak, ilkbaharda yeni açan bir tomurcuk
Misali gibisin kıyamadığım her şeyin

Düşündükçe
İnsan gibi seviyorum seni
Kimi saflık, kimi insanlığımın kusuru tüm çıkarlarla…
Yaşama nedenimdir, solumak istediğim her nefesin
Geç kaldığım dünler, erken vardığım ümitsizlikler
Misali gibisin kaybettiğim her şeyin

Düşündükçe
Yâr gibi seviyorum seni
Uykusuz gecelerin hikayesiz rüyalarındaki imkansızlıklarla...
Aşk denilen sanrı tek tarifidir vücutsuz sevişmelerin
Tadamadığım kahvaltı, kanamadığım su,
....................................hazzına varabildiğim tek açlık
Misali gibisin doyamadığım her şeyin

Düşündükçe
Misali gibisin

her şeyin
............
serkans